10 Kasım 2015 Salı

İçime Biraz Su Serpti Gibi

http://defneninannesi.com/


Okula geç başlatmaya karşı: Neden sınıftaki en küçük çocuk olmak faydalıdır

Geçen yazımda bahsettiğim Marina Konnikova’nın makalesini çevirdim. Verilen bağlantıları aynen bıraktım. Çeviride “redshirting” terimini Türkçesi olmadığı için kullanmadım. Onun yerine “okula geç başlatmak” dedim.
Harvard Üniversitesinden sosyolog Hilary Levey Freidman ilk çocuğuna hamileyken kafasına takılan bir şey vardı: Bebeğinin doğması beklenen tarih 3 ocaktı. Bu tarih 1 ocağa, okullarda ve spor takımlarında sene dönümü tarihine, çok yakındı. “Bebeği 1 ocak geçene kadar içimde tutmaya kararlıydım,” diyordu. Ya bebek erken doğarsa? “Okula geç göndermeyi düşünüyordum,” dedi. Seçme hakkı varsa oğlunun sınıfındaki en küçük çocuk olacağına sınıftaki en büyük çocuk olmasını tercih ediyordu.
Çocukları okula geç başlatmak gittikçe daha sık rastlanan bir durum. 1968’te çocukların yüzde dördü okula geç başlamış. 1995’te bu sayı yüzde dokuza, 2008’de de yüzde on yediye yükselmiş. Bunun mantığı aslında spor takımlarına dayanıyor: yaşı daha büyük ve vücudu daha iyi gelişmiş olan sporcular daha başarılı oluyorlar. Bu mantık Stephen J. Dubnar ve Steven D. Levitt’in “Freakonomiks” kitabıyla popular oldu. Kitapta yazarlar iyi futbol oyuncularının doğum tarihlerinin senenin ilk aylarında daha çok olduğunubelirtiyorlar. (Amerika’da) Spor takımlarının yaş grupları 1 Ocak tarihine göre belirleniyor.
İlk bakışta çocukları bir yıl bekletip okula geç başlatmak eğitim alanında da mantıklı geliyor. Bir çocuğun beyin kapasitesi çok hızla gelişir; beş yaşında bir çocukla altı yaşında bir çocuğun aralarındaki fark yirmi beş yaşında biriyle yirmi altı yaşında birinin arasındaki farktan çok daha fazladır. Fazladan bir sene çocuğun sınıfta kendinden küçüklere gore çok daha başarılı olmasını sağlayabilir. “Özellikle erkek çocukları için bu yaş farkı sporda ve de zaman geçtikçe farkediliyor,” diyor Freidman. “Erken yaşlarda kabiliyetlerin geliştirilmesinin etkisi uzun süre devam eder.” Yaşça büyük öğrenciler ve sporcular sıkça liderlik pozisyonlarında yer alırlar. Okuldaki futbol takımı kaptanının beden eğitimi dersindeki zayıf öğrenciye daha populer olduğundan şüphe duyan var mıdır?
Çocuğun gelişimiyle ilgili kaygılardan çok yarışçı zihniyet okula geç göndermenin sebebi aslında. Birçok ebeveyn çocuklarını okula gitmeye hazır olmadığı için değil de bir sene daha beklerse okulda sınıf arkadaşlarına göre daha başarılı olabileceği için okula geç gönderiyor. Günümüzdeki bu rekabetçi ortamda, çocuğunuzun bu avantaja sahip olmasını istemez misiniz? Pisikolog Betsy Sparrow buna “sistemi kandırmak”  diyor. Çocuklarını okula geç başlatanların ailelerin yapıları da bunu doğruluyor; çocuklarını okula geç başlatmaya meyilli olanlar aynı zamanda bunu yapmaya ekonomik gücü olanlar: beyaz ve zenginler. Ekonomik olarak toplumun en üstündeki yüzde yirmilik kesim en alttaki yüzde yirmilik gruba oranla çocuklarını okula geç başlatmaya yüzde otuz altı daha eğilimli; beyaz çocukların yüzde altısı okula geç başlarken Latin Amerika kökenli çocukların yüzde ikisi ve zenci çocukların yüzde birinden az bir kısmı yaşıtlarına göre okula geç başlatılıyor.
Ancak bu konudaki veriler bu varsayımı yalancı çıkarıyor. Daha önceki çalışmalar okula geç başlayan çocukların sosyal ve akademik olarak daha başarılı olduklarını savunsa da – okulların değerlendirmelerinde, liderlik pozisyonlarında ve sınav sonuçlarında – yakın zamanda yapılan incelemeler bunun tam tersini doğru olabileceğini akla getiriyor: yaş sınırında ucu ucuna okula kaydolabilen ve buna rağmen okula kaydedilen sınıftaki en küçük çocuklar, sonunda tepede yer alıyorlar- kendilerinden yaşça büyük sınıf arkadaşları değil. Bir grup ekonomist Norveç’te 1962 ve 1988 seneleri arasında doğan çocukları en küçükleri 18 yaşına gelene kadar izlemiş ve 2006’da 18 yaşına geldiklerinde okula bir yıl geç başlayan çocukların zeka katsayılarının (IQ) önemli bir miktarda kendilerinden küçüklere göre düşük olduğunun farkına varmışlar. Bu ayrıca kazançlarını da etkilemiş: otuz yaşına geldiklerinde okula geç başlayanlar daha az para kazanıyorlarmış. Başka bir çalışma 1935 ve 1984 yılları arasında doğmuş İsveçliler üzerinde yapılmış ve aynı sonuca varılmış: İsveçli sıradan birinin okula geç başlaması kazancını azaltmış. 2008 yılında Harvard Üniversitesinde yapılan bir başka araştırmada da zamanla artan okula geç başlatma eğiliminin aynı sonuçlara sebep olduğu görülmüş. Yazarlara gore okula geç başlama yaşı akademik durgunluğa sebep olmakta: liseyi ve üniversiteyi bitirme oranlarını düşürürken erkeklerle kadınlar arasındaki başarı farkını (erkekler kadınların gerisinde kalıyor) artırıp sosyo-ekonomik farkları daha belirgenleştiriyor.
Buna gore, sınıf arkadaşlarından yaşça büyük olmanın avantajları sınıf arkadaşlarında yaşça küçük olmanın avantajlarına göre daha az önemli. 2007’de ekonomistler Elizabeth Cascio ve Diana Whitmore Schanzenbach Tennessee eyaletinin STAR projesindeki- sınıftaki öğrenci sayısının öğrenimi nasıl etkilediğini değerlendirmek üzere hazırlanmış bir proje- verileri başka bir bakış açısıyla değerlendirmişler: Sınıftaki yaş dağılımı öğrencilerin başarılarını nasıl etkiler? Onların bu çalışmasını diğerlerinden bir farkı var: çocuklar sınıflara tamamen rastgele seçilmişler, ebeveynlerin öğretmen ve okul için bir seçme hakları yokmuş. Yani aynı çocuk bir sınıfta büyükken bir başka sınıfta sınıf arkadaşlarına göre yaşça daha küçük olabilir. Araştırmacılar yaşça büyük çocukların akademik olarak bir avantajları olmadığın görmüşler; onun yerine, anasınıfının sonunda çocukların gelişimlerine baktıklarında ve daha sonra orta okula başladıklarında, birçok yönden daha kötü durumda olduklarını görmüşler. Ana sınıfında ve orta okulda girdikleri sınavlarda açık arayla daha düşük notlar almalarının yanında ortaokula geldiklerinde sınıfta kalma olasılıkları artmış, üniversite giriş sınavlarına girme olasılıkları da düşmüş. Yaşça küçük çocuklar ise kendilerinden daha olgun bir ortamda bulunmaktan olumlu etkilenmişler: yetişme kaygısıyla çalışırken kendilerinden büyükleri geçmişler.
Cascio ve Schanzenbach’ın sonuçları yaşları ve seviyeleri karıştırılmış sınıf taraftarlarının uzun zamandır benimsedikleri mantığa işaret ediyor: yaşı küçük öğrenciler kendilerinden büyük sınıf arkadaşları olmasından faydalanır. Araştırmacılar, sınıfta yaşları en küçük olan öğrencilerin sayıları çok fazla olmadığı sürece, anasınıfı, birinci ve ikinci sınıfları karıştırmanın öğrenciler üstünde olumsuz bir etkisi olmadığını görmüşler. Aslında, tam tersini keşfetmişler: 2011’de bir grup Norveçli ekonomist yaşları ve sınıfları karıştırmanın genelde olumlu bir etkisi olduğu sonucunavarmışlar. Karışık yaşlardaki sınıflarda okuyan öğrenciler karıştırılmamış sınıflarda okuyan öğrencilerden daha başarılı olmuşlar. Bunu sebebi çoğunlukla yaşı küçük olan çocukların büyüklerin yanında bulunmalarından kaynaklanan gelişimleri. Yaşı büyük olanlar bu karışık ortamdan biraz olumsuz etkilense de bu olumsuz etki ortalamada yaşı küçük olanların ilerlemelerinden daha fazla değilmiş.
Araştırmacaların çoğu kısa ve orta vadede daha büyük, olgun, akıllı ve hızlı olmanın iyi olduğunu yadsıyamaz. Yapılan araştırmalar defalarca bunun kanıtlamış, yaşı büyük anasınıfı öğrencileri sınavlarda daha başarılılar. Öğretmenlerin değerlendirmelerinde de daha başarılı oluyorlar. Sosyal olarak daha iyi durumdalar. Ama sonra birşey oluyor: bu erken başarıdan sonra ilerlemeleri azalmaya başlıyor. Sekizinci sınıfa geldiklerinde aradaki fark ortadan kalkıyor ve üniversiteye geldiklerinde yaşı küçük öğrenciler sürekli yaşı büyük olanları geçiyorlar.
Bu neden böyle? Hep daha iyiysen, daha akıllıysan, canın sıkılmaya ve herşeyin – öğrenmek dahil- kolay olduğuna inanmaya başlarsın. Uğraşmak ve engelleri aşmaya çalışmak zorunda değilsindir. Ama eğer küçüksen, hep sınırlarını zorlarsın. Ve de fiziksel gücün çok etkili olduğu sporun aksine, okulda fiziksel dezavantaj avanaj haline dönüşebilir. Çocuklar başarılı olabilecekleri alanlarda yarışmaya başlarlar, ısrarları ve inatlarıyla fiziksel gücün etkili olmadığı alanlarda başarılı olurlar.
Bu yetenekler hayatboyu başarıda çok önemli olan bir kafa yapısının oluşmasına sebep olur. Bir bakıma çocuğunuzu okula bir sene geç gönderme kararı çocuğunuzu erken yaşta destekleme veya onu zorlama arasındaki seçimdir. Büyük ve olgun olmak tabi ki bir avantaj ama engelleri aşma becerisinin etkisi yaşam boyu surer. Bu pisikolog Angela Duckworth’un dayanıklılık (grit) ve Carol Dweck’ın “artan zihniyet” (incremental mindset) diye adlandırdığı şey. Azim, motivasyon ve bir işe kendini tamamıyle vermenin seni belirgin bir avantajının olmadığı durumlarda kurtaracağı inancı ve bilgisi. Eğer hep en akıllı ve en iyi olarak övüldüysen belli bir zaman sonra kendi kendini nasıl gördüğün ters tepecektir. Eğer övgüleri haketmek için hep çalışman gerektiyse, o özellikler daha kalıcı olur.
Sonuna Freidman’ın oğlu zamanında – aslında bir gün geç- doğdu. Okula ne zaman başlayacağı konusu da böylece kapandı. Şimdi yirmi aylık. Geçen hafta yuvaya başladı. “Sınıftaki en küçük çocuk olacak,” diyor annesi. “Bu aşamda onun sosyalleşmesini ve kendinden büyük çocukları örnek almasını istiyoruz.” Neden bu fikir değişikliği? Baştaki mantığı, sonuçta, kendisinin sporcular üzerinde yatığı araştırmalara dayanıyordı. Ama durup eğitimdeki literatüre göz atınca – kendi eşinin Temmuz doğumlu olduğunu da düşünerek- bu mantığın bu konuda geçerli olmadığının farkına vardı. Daha küçük olmak sonuçta daha iyi olabilir.
Maria Konnikova  “Mastermind: How to Think Like Sherlock Holmes” kitabının yazarı. Columbia Üniversitesinde pisikoloji doktorası yapmış.

17 Eylül 2015 Perşembe

İlham Alalım Biraz :)

http://www.hatirlikahve.blogspot.com/

Bu blogu uzun uzun inceleyin.Mutlaka ilham gelecektir.Süper...

Sukulent

Bunlara bayıldım ben!!!


http://www.agaclar.net/forum/sukulent-bakim-uretim/29890-4.htm

Sukulent nedir?
Gövde veya yapraklarda yer alan etli dokulardaki su hücreleri ile su tutma ve biriktirme özelliğine sahip, doğal ortamlarına uyum amacıyla uzun bir evrimsel gelişimin sonucu ortaya çıkmış bir bitki türüdür. Tüm sukulentler kaktüs değildir ancak tüm kaktüsler sukulenttir ve bu familya altında sınıflandırılırlar. Sukulentlerin yaşam alanlarında (yarı-çöl) bir miktar su bulunmalıdır. Tam çöl özelliği gösteren ortamda sukulent yaşamaz.

Bir tohum verdin
Çiçeğini al
Bir çekirdek verdin
ağacını al
Bir dal verdin
ormanını al
Dünyamı verdim sana
Bende kal
A.N.

İşim Gücüm Oyun


http://ozgurruhaysun.blogspot.com.tr/

Okul öncesi eğitimcisiyim. İşime aşığım. En sevdiğim yanı yaratıcılığın sınırı olmaması. Elinizde öğrenmeye aç, yeniliğe açık çocuklar, renk renk kağıtlar, bir dolu ıvır zıvır, atmaya kıyamayıp dolaba tıktığınız zerzavat var. Bunlarla ne yapacağınız size kalmış. Ben güzel şeyler yaptığımı düşünüyorum. Bunları burada paylaşmak istedim. Umarım amacıma ulaşabilirim. Sevgiler...

Türkler Neden Başarılı Değiller?

http://www.yorgoderki.com/2015/06/turkler-neden-hicbir-konuda-basarili-degiller/

Yazıdan önce Emin ÇAPA'nın muhteşem konuşmasını dinleyin lütfen.Türkiye'nin ne halde olduğu gerçeğini tokat gibi yüzümüze nasıl vurduğunu anlayın.

Drama

Drama hayatın provasıdır!!!
Eğitimci ve biz velilerin bu drama örneklerini okumasını tavsiye ediyorum.Eminim ufkumuzu açacak.

15 Eylül 2015 Salı

Oku Oku Bitmez

http://www.duyusalakademi.com/blog.asp

Çocuklarla ilgili okunacak çok şey var.

 Çocuk ve Oyun
 Otizmi Farkedin!
 Çocuklar ve Filler Asla Unutmazlar...
 Duyu Bütünleme Problemlerinin Belirtileri
 Somestır Tatili Başlarken..
 Çocuğunuzun Sorunu İle Uğraşırken Evliliğiniz Ne Durumda?

Sen de yap!

http://www.makersturkiye.com/p/maker-hareketi-nedir.html


Maker Hareketi nedir?

Maker Hareketi (Maker Movement),  Teknoloji ile "kendin yap" kültürünün birleşmesinden oluşan, dünyada 
hızla yayılan bir bir akımdır. 
Maker Hareketi kapsamında bir kişi kendine maker diyorsa o kişi maker'dır. Yemek yapmaktan,  model uçak
 yapmaya, elektronik devreler ve motorlar aracılığı ile yapılan bir model araçtan, 3 boyutlu yazıcılar ile
 basılan ve üretilen her ürün, süs eşyası, takı, oyuncak aslında maker hareketi kapsamında, maker ruhu ile
 yapılmış kabul edilebilir.
Maker Hareketi öncülerinden Dale Dougherty'nin tanımına göre, "Maker ruhunun" temelinde
rekabet yerine paylaşım,
para yerine yetenek,
yoğun ezber bilgi yerine deneyim
vardır.
Artık yapmak çok kolay. İnternetten bulacağınız modellerle, 3 boyutlu yazıcılar yardımı ile eskiden haftalarca
 süren ve çok pahalıya mal olacak prototipleri, bugün çok hızlı ve ucuza yapabilirsiniz. Arduino, Littlebits
 benzeri elektronik devreler ve bileşenler sayesinde, detay bilgiye ihtiyaç duymadan, yapabilecekleriniz hayal
 gücünüz kadar sınırsız. Yapmak istediğinizi bir arama motoruna yazıp yapmaya başlayın!

10 Saatte Kur'an Öğrenin

https://youtu.be/FQkXNWepNd4

Sıkı Takipteyim :)

Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi
http://sem.omu.edu.tr/

http://cocukuniversitesi.omu.edu.tr/
MERKEZİN AMACI
 Merkezin amaçları şunlardır:
       a) İlköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki öğrencilerin ilgi duydukları bilim ve sanat alanlarıyla ilgili güvenilir ve güncel bilgiyi, o alanın önde gelen bilim insanlarından ve Üniversitenin ilgili birimlerinden almasını sağlamak, 
       b) Herhangi bir alanda daha detaylı ve derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyen öğrencilere bu bilgiyi sağlamak,
         c) Bilimsel bilginin toplum tarafından erişilebilirliğini artırmak,
         ç) Öğrencilerin meslek seçiminde ihtiyaç duyduğu bilgi ve deneyimleri vererek yardımcı olmak,
      d) Yapılacak eğitim-öğretim faaliyetleri ile ilgili olarak Üniversitenin akademik elemanlarına uygulama ve araştırma yapma imkânı sağlamak.


Takipteyim!


Bol Bol Örelim

Hepsi birbirinden güzel örgüler.

http://www.tangledhappy.com/